Vay Tiền Nhanh. Yasin Suresi Mekke döneminde inmiş 83 ayetten oluşmuştur. Yasin Suresinin adı ilk ayetinden gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’in kalbi olarak belirtilmektedir. Yasin suresinin Arapça okunuşu ve hemen altında Türkçe anlamını bu başlık altında bulabilirsiniz. Bismillâhirrahmânirrahîm Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla Yasin Suresi 1. Ayet 1 – Yâsîn. Yâ Sîn. Yasin Suresi 2-5 Ayet 2 – Vel Kur’ân-il hakîm. Ey Muhammed! Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, 3 – İnneke leminel mürselîn. Sen elbette peygamber gönderilenlerdensin. 4 – Alâ sırâtın müstakîm. Dosdoğru bir yol üzeresin. 5 – Tenzîlel azîzirrahîm. Kur’an, mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. Yasin Suresi 6. Ayet 6 – Litünzira kavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm ğâfilûn. Ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için indirilmiştir. Yasin Suresi 7. Ayet 7 – Lekad hakkalkavlü alâ ekserihim fehüm lâ yü’minûn. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz azap hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. Yasin Suresi 8-10 Ayet 8 – İnnâ cealnâ fî a’nâkihim aglâlen fehiye ilel ezkâni fehüm mukmehûn. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır. 9 – Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min h’elfihim sedden feağşeynâhüm fehüm lâ yübsirûn Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler. 10 – Ve sevâün aleyhim eenzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü’minûn Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. Yasin Suresi 11. Ayet 11 – İnnemâ tünzirü menittebezzikra ve haşiyerrahmâne bilğaybi febeşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm Sen ancak Zikr’e Kur’an’a uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele. Yasin Suresi 12. Ayet 12 – İnnâ nahnü nuhyil mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve külle şey’in ahsaynâhü fî imâmin mübîn Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta Levh-i Mahfuz’da bir bir kaydetmişizdir. Yasin Suresi 13-32 Ayet 13 – Vadrib lehüm meselen ashâbel karyeh. İz câehel mürselûn Ey Muhammed! Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti. 14 – İz erselnâ ileyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâlisin fekâIû innâ ileyküm mürselûn Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler. 15 – Kâlû mâ entüm illâ beşerün mislünâ vemâ enzelerrahmânü min şey’in in entüm illâ tekzibûn Onlar şöyle dediler “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.” 16 – Kâlû rabbünâ ya’lemü innâ ileyküm lemürselûn Elçiler ise şöyle dediler “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.” 17 – Vemâ aleynâ illel belâgul mübîn “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.” 18 – Kâlû innâ tetayyernâ biküm lein lem tentehû le nercümenneküm vele yemessenneküm minnâ azâbün eIîm Dediler ki “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.” 19 – KâIû tâirüküm meaküm ein zûkkirtum bel entüm kavmün müsrifûn Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi uğursuzluğa uğruyorsunuz?. Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler. 20 – Vecâe min aksalmedineti racülün yes’â kâle yâ kavmittebiul mürselîn Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.” 21 – İttebiû men lâ yeselüküm ecran ve hüm muhtedûn “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.” 22 – Vemâ liye lâ a’büdüllezî fetarenî ve ileyhi türceûn “Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O’na döndürüleceksiniz.” 23 – Eettehizü min dûnihî âliheten in yüridnirrahmânü bi-durrin lâ tuğni annî şefâatühüm şey’en velâ yünkizûn “O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.” 24 – İnnî izen lefî dalâlin mübîn “O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.” 25 – İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn “Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!” 26 – Kîledhulil cenneh, kâle yâleyte kavmî yâ’lemûn Kavmi onu öldürdüğünde kendisine Cennete gir” denilince. “Keşke, dedi, kavmim bilseydi!” 27 – Bimâ gaferelî rabbî ve cealenî minel mükremîn Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını. 28 – Vemâ enzelnâ alâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münziIîn Kendisinden sonra kavmi üzerine onları cezalandırmak için gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik. 29 – İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler. 30 – Yâ hasreten alel ibâdi mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânûbihî yestehziûn Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar. 31 – Elem yerev kem ehleknâ kabIehüm minel kurûni ennehüm ileyhim lâ yerciûn Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi? 32 – Ve in küllün lemmâ cemî’un ledeynâ muhdarûn Onların hepsi de mutlaka toplanıp hesap için huzurumuza çıkarılacaklardır. Yasin Suresi 33-36 Ayet 33 – Ve âyetün lehümül ardul meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye’külûn Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler. 34 – Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîliv ve a’nâb ve feccernâ fîha minel uyûn Orada nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik, içinden sular fışkırttık; 35 – Liye’külû min semerihî vemâ amiIethü eydîhim efelâ yeşkürûn Onun ürünlerinden ve kendi elleriyle ürettiklerinden yesinler diye. Hâlâ şükretmeyecekler mi? 36 – Sübhânellezî halekal ezvâce küllehâ mimmâ tünbitül ardu ve min enfüsihim ve mimmâ Iâ ya’lemûn Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve daha bilemedikleri nice şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir. Yasin Suresi 37. Ayet 37 – Ve âyetün lehümülleyü neslehu minhünnehâre fe izâhüm muzlimûn Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır. Yasin Suresi 38-40 Ayet 38 – Veşşemsü tecrî limüstekarrin lehâ zâlike takdîrul azîzil alîm Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri düzenlemesidir. 39 – Velkamere kaddernâhü menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm Ayın dolaşımı için de konak yerleri evreler belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur. 40 – Leşşemsû yenbegî lehâ en tüdrikel kamere velelleylü sâbikunnehâr ve küllün fî felekin yesbehûn Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. Yasin Suresi 41-44 Ayet 41 – Ve âyetül lehüm ennâ hamelnâ zürriyyetehüm fil füIkil meşhûn Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir. 42 – Ve halâknâ lehüm min mislihî mâ yarkebûn Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık. 43 – Ve in neşe’ nugrıkhüm felâ sarîha lehüm velâhüm yünkazûn Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar. 44 – İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar. Yasin Suresi 45. Ayet 45 – Ve izâ kîle lehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ halfeküm lealleküm türhamûn Onlara, “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan sakının ki size merhamet edilsin” denildiğinde yüz çevirirler. Yasin Suresi 46. Ayet 46 – Vemâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar. Yasin Suresi 47. Ayet 47 – Ve izâ kîle lehüm enfikû mim mâ rezakakümüllâhü, kâlellezîne keferû, lillezîne âmenû enut’ımü menIev yeşâullâhü et’ameh, in entüm illâ fî dalâlin mübîn Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz” derler. Yasin Suresi 48-50 Ayet 48 – Ve yekûlûne metâ hâzel va’dü in küntüm sâdikîn “Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?” diyorlar. 49 – Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te’huzühüm vehüm yehissimûn Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar. 50 – Felâ yestetîûne tavsıyeten velâ ilâ ehlihim yerciûn Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler. Yasin Suresi 51-54 Ayet 51 – Ve nüfiha fîssûri feizâhüm minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler. 52 – Kâlû yâ veylenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekal mürselûn Şöyle derler “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.” 53 – İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî’un ledeynâ muhdarûn Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır. 54 – Felyevme lâ tuzlemu nefsun şey’en velâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûne O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir. Yasin Suresi 55-58 Ayet 55 – İnne ashâbel cennetil yevme fîşüğulin fâkihûn Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. 56 – Hüm ve ezvâcühüm fî zılâlin alel erâiki müttekiûn Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar. 57 – Lehüm fîhâ fâkihetün ve lehüm mâ yeddeûn Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır. 58 – Selâmün kavlen min rabbin rahîm Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak kendilerine “Selâm” vardır. Yasin Suresi 59. Ayet 59 – Vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn Allah, şöyle der “Ey suçlular! Ayrılın bu gün!” Yasin Suresi 60-67 Ayet 60 – Elem a’hed ileyküm yâ benî âdeme en lâ tâ’buduşşeytân innehû leküm adüvvün mübîn “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. 61 – Ve enî’budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?” 62 – Ve lekad edalle minküm cibillen kesîran efelem tekûnû ta’kılûn “Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?” 63 – Hâzihî cehennemülletî küntüm tûadûn “İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.” 64 – lslevhel yevme bimâ küntüm tekfürûn “İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!” 65 – Elyevme nahtimü aIâ efvâhihim ve tükellimünâ eydîhim ve teşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder. 66 – Velev neşâü letamesnâ alâ a’yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûn Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de bu hâlde yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?! 67 – Velev neşâü lemesahnâhüm alâ mekânetihim femestetâû mudıyyev velâ yerciûn Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi. Yasin Suresi 68. Ayet 68 – Ve men nüammirhü nünekkishü filhalkı, efelâ ya’kilûn Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz gücünü azaltırız. Hâlâ düşünmeyecekler mi? Yasin Suresi 69. Ayet 69 – Ve mâ allemnâhüşşi’ra vemâ yenbegî leh in hüve illâ zikrün ve kur’ânün mübîn Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. Ona verdiğimiz ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. Yasin Suresi 70. Ayet 70 – Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlü alel kâfirîn Aklen ve fikren diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün azabın gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik. Yasin Suresi 71-76 Ayet 71 – Evelem yerav ennâ halaknâ lehüm mimmâ amilet eydîna en âmen fehüm lehâ mâlikûn Görmediler mi ki, biz onlar için, ellerimizin kudretimizin eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar. 72 – Ve zellelnâhâ lehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye’külûn Biz, o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler. 73 – Ve lehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efelâ yeşkürûn Onlar için bu hayvanlarda daha pek çok yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi? 74 – Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehüm yünsarûn Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilâhlar edindiler. 75 – Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm Iehüm cündün muhdarûn Onlar, ilâhlar için hizmete hazır asker oldukları hâlde, ilâhlar onlara yardım edemezler. 76 – Felâ yahzünke kavlühüm. İnnâ na’lemü mâ yüsirrûne vemâ yu’linûn Ey Muhammed! Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz. Yasin Suresi 77-79 Ayet 77 – Evelem yeral insânü ennâ halaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn İnsan, bizim, kendisini az bir sudan meniden yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. 78 – Ve darebe lenâ meselen ve nesiye halkah kale men yuhyil izâme ve hiye ramîm Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?” 79 – Kul yuhyihellezî enşeehâ evvele merrah ve hüve bikülli halkın alîm De ki “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.” Yasin Suresi 80. Ayet 80 – Ellezî ceale leküm mineşşeceril ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz. Yasin Suresi 81. Ayet 81 – Eveleysellezî halakassemâvati vel arda bikâdirin alâ ey yahlüka mislehüm, belâ ve hüvel hallâkul alîm Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir. Yasin Suresi 82. Ayet 82 – İnnema emrühû izâ erâde şey’en en yekûle lehû kün, feyekûn Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir. Yasin Suresi 83. Ayet 83 – Fesübhanellezî biyedihî melekûtü külli şey’in ve ileyhi türceûn. Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir! Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.
Ben yapanı karşıma almam,onunla başedilemez-ben yaptıranı karşıma alırım,mücadelesini zaten kendine bir yol çizmiş ve yolundan döndüremezsin,ondan ne istenirse o onu yapar,ama iyi ama kötü ve elbet bu onu masum kılmaz,ancak durup dururken de sana bir şey yapacak hali yok-ondan bunu isteyen olmadıkça,o hem yapandır hem de sebeple benim hesabım asıl yaptıranla olur-canına,malına,yaşamına kasıtlı müdahale eden yaptıran kişidir,yerde ve gökte yatacak yeri gelince-onlara kızamıyorum,onlar emir kulu,yapılan da bozuldu mu giderler zaten,yanımızda kalmaya bayılmış değiller,kötü şekilde cezalandırılmasınlar die kendilerinden isteneni kara büyü olsun ister ak büyü,büyü büyüdür ve ben bu şekil bakıyorum olaya.
وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûnyubsırûne. ve cealnâ ve yaptık, kıldık min beyni eydî-him onların elleri arasından, önlerinden sedden bir set ve min halfi-him ve onların arkalarından sedden bir set fe agşeynâ-hum böylece, artık onları perdeledik, örttük, kuşattık fe hum lâ yubsırûne böylece, artık onlar görmezler Abdulbaki Gölpınarlı Ve önlerine bir set çektik, arkalarına bir set ve gözlerini bağladık da bu yüzden onlar, görmezler. Abdullah Parlıyan Hem önlerine, hem arkalarına birer set çekmişiz ve böylece kendilerini sarıp kuşatmışız da, artık baksalar da göremezler. Adem Uğur Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler. Ahmed Hulusi Onların önlerinden bir set geleceği göremezler ve arkalarından bir set geçmişlerinden ders almazlar oluşturduk da böylece onları bürüdük. . . Artık onlar görmezler. Ahmet Tekin Önlerinden, sağlarından, sollarından ve arkalarından setler çektik. Onları sardık. Artık, baksalar da göremezler. Ahmet Varol Onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çektik. Böylece onları örtüverdik. Artık görmezler. Ali Bulaç Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler. Ali Fikri Yavuz Biz onların önlerine ahiret işlerine bir engel, arkalarına dünya işlerine bir engel çekip kendilerini sarmışız da artık onlar hakkı göndermezler. Ali Ünal Ayrıca, önlerine bir set ve arkalarına bir set koyduk, böylece onları her taraftan kuşattık; dolayısıyla hiçbir şey görememektedirler. Bayraktar Bayraklı Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları çepeçevre kuşattık. Artık göremezler. Bekir Sadak Onlerine ve arkalarina sed cekmisizdir. Gozlerini perdeledigimizden artik goremezler. Celal Yıldırım Önlerine de, arkalarına da bir sed koyduk, gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık onlar görmezler. Cemal Külünkoğlu Biz, onların hem önlerine bir set, hem de arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık onlar görmezler. Diyanet İşleri eski Önlerine ve arkalarına sed çekmişizdir. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler. Diyanet Vakfi Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler. Edip Yüksel Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çekerek onları perdeledik; artık göremezler. Elmalılı Hamdi Yazır Hem önlerinden bir sedd ve arkalarından bir sedd çekmişiz, kendilerini sarmışızdır da baksalar da görmezler Erhan Aktaş Önlerine ve arkalarına birer set çektik1. Böylece onları perdeledik. Artık gerçeği 1- Zulmeden ve işledikleri günahları kendilerini kuşatanlar, büyüklenip yeryüzünde baskı ve zulüm yapanlar cezalandırılmayı kesin olarak hak ettiklerinden artık isteseler de iman edemezler. Artık gerçeği kavrayamazlar. 2- Bu, 7. ayette yer alan artık inanmazlar’ ifadesinin pekiştirilmesidir. Gültekin Onan Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler. Hakkı Yılmaz Ve Biz, onların önlerinden bir set, arkalarından bir set oluşturduk. Böylece Biz, kendilerini sarmışızdır. Artık onlar görmezler. Harun Yıldırım Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler. Hasan Basri Çantay Biz hem önlerinden bir sed, hem arkalarından bir sed çektik. Böylece onları sarıverdik. Artık görmezler. Hayrat Neşriyat İsyanlarındaki ısrarları yüzünden önlerinden bir sed, arkalarından da bir sed çektik de onların gözlerini perdeledik; artık onlar görmezler. İbni Kesir Önlerinden bir sed ve arkalarından da bir sed çekmişizdir. Gözlerini perdelemişizdir. Bu yüzden artık göremezler. İskender Evrenosoğlu Ve onların önlerine ve arkalarına set kılarak çekerek böylece onları perdeledik. Artık onlar görmezler. Kadri Çelik Biz onların önlerine bir sed, arkalarına da bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler. Mehmet Ali Eroğlu Yine önlerine bir set arkalarına bir set çektik. Böylelikle onları örttük artık görmezler. Mehmet Okuyan Önlerinden ve arkalarından bir set çektik ve onları çepeçevre kuşattık; gerçeği görmezler. Muhammed Celal Şems Biz onların önlerine bir engel ve arkalarına da bir engel koyduk. Böylece Biz onları örttük. Bunun için göremezler. Muhammed Esed önlerine ve arkalarına setler çektik ve göremesinler diye üzerlerine perdeler geçirdik Mustafa Çevik 7-10 Allah adına, Peygamber’in Kur’an ile yapmakta olduğu davete inatla karşı çıkıp müşrik kalmakta direnenler için, Allah’ın azap sözü mutlaka gerçekleşecektir. Böylelerinin Allah’ın davetine boyun eğmemek için sanki boyunlarına demirden tasmalar geçirilmiş, yahut gerçeği görmemeleri için önlerine ve arkalarına setler çekilmiş ya da gözlerine perdeler inmiş de göremez olmuşlar. Bunları ne kadar uyarsan da fark etmez, iman etmezler. Mustafa İslamoğlu Yine adeta önlerinden ve arkalarından birer set çekmiş ve gözlerini perdelemişizdir de, artık görememektedirler. Ömer Nasuhi Bilmen Ve Biz onların önlerinde bir sed ve arkalarında bir sed vücuda getirdik, öylece onları sarıverdik. Artık onlar göremezler. Ömer Öngüt Biz onların önlerine bir sed, arkalarına bir sed çektik. Gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık görmezler. Şaban Piriş Önlerine bir set, arkalarına da bir set çekerek onları bürüdük de artık göremezler. Sadık Türkmen Sanki önlerinde arkalarında set var. Gerçekleri duymak görmek istemiyorlar. Seyyid Kutub Önlerine ve arkalarına set çektik. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler. Suat Yıldırım Hem önlerinden hem arkalarından bir set yaparak, öylesine çepeçevre sardık ki, artık hiç göremezler onlar... Süleyman Ateş Önlerinden bir sed ve arkalarından bir sed çektik de onları kapattık; artık görmezler. Süleymaniye Vakfı Sanki hem önlerine bir engel hem de arkalarına bir engel koyup kuşatmışız da göremiyorlar[*]. [*] Bu iki âyette, Mekkelilerin, Kur’ân karşısındaki tavırları, temsili istiare alegori denen sembollerle canlandırılmıştır. Mecaz çeşitlerinden olan istiarede gerçek anlamı kast etme ihtimali olmadığı için Araplar benzetme edatı kullanmazlar. Türk okuyucular bu gibi âyetlerdeki ifadeleri mecaz değil, gerçek sandığı için benzetme edatı olarak “sanki” kelimesini kullanma zorunluluğu doğmuştur. Tefhim-ul Kuran Biz onların önlerinde bir sed, arkalarında da bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler. Ümit Şimşek Önlerine bir sed, arkalarına bir sed çekip onları öyle bir kuşattık ki, birşey görecek halleri yoktur. Yaşar Nuri Öztürk Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar görmezler. En üste taşıEn alta taşıBu yazarın mealini okumaya devam et Bir sureye/ayete tıkladığınızda mealler ilk başta yazar ismine göre alfabetik olarak sıralanır. Yazar isminin solundaki kutucuğu yukarı/aşağı taşıyarak sıralamayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Tarayıcınızın çerezlerini silmediğiniz sürece tercihiniz daha sonraki ziyaretlerinizde hatırlanacaktır. Ayrıca bir yazarın ismine sağ tıklayarak bu yazarın mealinin en üstte veya en altta görünmesini de sağlayabilirsiniz.
Özellikle kötü bir durumla karşılaşmamak için veya karşılaşmak üzereyken biri size demiş veya bir yerden duymuş olabilirsiniz şu cümleyi; “hemen bir Ve Cealna oku”. Peki nedir Ve Cealna, neden okunur, fazileti ve hükmü nedir? Yasin suresi 9. ayeti olan “ve cealna min beyni eydihim…” ayetinin okunuşu, anlamı ve tefsiri… Ve cealna duası olarak bilinen bu ayet bir dua veya sure değildir. Yasin suresinin 9. ayetidir. Ayetin meali ve manası bakımından bazı kötü durumları engellemek için hemen bu sureyi okuyanlar vardır. Örneğin, otomobilinizle giderken trafik polisi çevirdiğinde bunu bilen biri size; “ve cealnayi oku” diyebilir. Bu ayetinde sizi bir ceza yemekten kurtarabileceğini düşünür. Gerçekten de böyle bir durum söz konusu olabilir mi, Yasin suresi 9 ayeti olan Ve cealna’nin hükmü, fazileti ve iniş sebebi bunlar için midir bir inceleyelim. Yasin suresi 9. ayeti okunuşu “Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn.” Yasin suresi 9. ayeti anlamı “Biz onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.” Bu ayetin tefsirine göre; İslamı inkarda ısrarcı olanların kararlılıklarını psikolojilerini ortaya koyan ve Rabbimizin o inkarcıların kararlılıklarını artık tescillediğini beyan ettiğini belirten bir ayettir. Bu setler nesnel olarak değil mecazi olarak ifade edilmiş terimlerdir. İnkarcıların şartlanmışlıklarını ortaya koyan mecazi setlerdir. Bu ayetin devamında 10. ayette ise Hz. Peygamber’in sav inkarcılıkta direnenleri iman dairesine sokmakla yükümlü olmadığına, bu gibilerin kendi tercihlerinin sonucuna katlanmak zorunda kalacaklarına işaret eder. Diyanet Kuran Yolu tefsiri Kısaca, bu inkarcıların dünyada artık hakikatı görmediklerini, bundan sonra da göremeyeceklerini ifade eden bir ayettir. Ve Cealna ne zaman okunur Bazı rivayetlere göre Peygamber Efendimiz ve sahabelerin savaş sırasında düşmanlardan korunmak için bu ayeti okudukları bilinir. Yine Hz. Peygamberimiz’in, Ebu Cehil ve adamlarının arasından, “Feağşeynahüm fehüm lâ yübsirûn” diyerek geçip gittiği rivayet edilir. Bizlerde halis niyetle, kötü kişilerden, bize zulm etmek isteyenlerden, felaketlerden, hırsızlardan, zalimlerden korunmak adına Ve cealna ayetini okuyabiliriz. Çünkü Yasin suresinin fazileti oldukça fazladır. Dolayısıyla bu ayeti okumak yanlıştır diyemeyiz. Hatta bu ayet kısaca; Mü’minlerin şerden korunma ayeti olarak bilinir. Önemli olan şudur; yazımızan başındaki örnekten yola çıkarsak, trafik polisi sizi çevirdi ve gerekli trafik kontrollerini yapmak istedi. Sizin de ehliyetiniz yok, bunun üzerine trafik polisi bunu görmesin, onun gözlerine perde insin niyetiyle “ve cealne” yi okudunuz. Ama bu ayeti okumak polisin bunu görmeyeceği anlamıza gelmez. Bu durumda Ve Cealna ayeti sizi korumaz, siz ilk önce kurallara uyacaksınız, üzerine düşeni yapacaksınız. Veya ben işyerinde vergi kaçırayım, arkasından Yasin suresi 9. ayeti olan ve cealna’yi okuyayım, vergi yetkilileri de bu olayı görmesin, farketmesin diyemezsiniz. Aynı şekide evinizin kapısını açık bırakıp yattınız ve bu ayeti okudunuz, nasılsa bu ayet beni hırsızlardan korur gibi düşüncelere girmemelisiniz. Gerçekten müminler halis niyetleriyle üzerlerine düşen görevleri yaptıktan sonra Allah’a dua etmek niyetiyle Yasin suresi ve bu surenin 9 ayetini okuyabilirler.
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla. 1- Yâsin. 2- Habibim! O hikmet dolu Kur'an'a yemin ederim ki, 3- Sen hiç şüphesiz Hakk tarafından gönderilen peygamberlerdensin. 4- Dosdoğru bir yol üzerindesin. 5- Bu Kur'an yegane galip, çok esirgeyici Allah'ın indirdiği bir kitaptır. 6- Yakın ataları azap ile korkutulmamış, bu yüzden kendileri gaflet içinde kalmış olan bir kavmi onunla korkutman için bu kitap gönderilmiştir. 7- Andolsun ki bunların çoğunun üzerine azap hususundaki o söz hak olmuştur. Artık bunlar iman etmezler. 8- Şüphesiz, biz onların boyunlarına öyle kelepçeler geçirdik ki, bunlar çenelerine kadar dayandı. Şimdi onlar, kafaları yukarı kaldırılmış haldedirler. 9- Biz hem önlerinden, hem arkalarından bir set çekmek suretiyle kâfirleri sarıverdik. Artık görmezler. 10- Onları azap ile korkutsan da, korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler. 11- Sen ancak o Kur'an'a uyan ve çok esirgeyici Rahman'ı görmeden büyük saygı gösteren kimseyi korkutabilirsin. İşte sen onu hem mağfiretle, hem çok şerefli mükâfatla müjdele. 12- Şüphesiz, ölüleri ancak biz diriltiriz. Önceden işledikleri amelleri ve geride bıraktıkları eserleri de biz yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapta Levh-i Mahfuz'da kaydetmişizdir; kitapta yazıp saymışızdır. 13- Kâfirlere o şehir halkının hâlini misal göster. Hani oraya elçiler gelmişti. 14- Biz o zaman kendilerine iki elçi gönderdiğimizde onları yalanlamışlar, biz de bir üçüncü elçi ile bunları takviye etmiştik. "Şüphesiz, biz size gönderilmiş elçileriz." demişlerdi. 15- Şehir halkı "Siz bizim gibi insandan başka kimseler değilsiniz, Hem Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece bir yalancısınız!" dediler. 16, 17- EIçiler şöyle dediler "Rabbimiz biliyor ki, hakikaten biz size gönderilmiş elçileriz. Bizim üzerimize düşen vazife ancak apaçık tebliğdir." 18- Dediler ki "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu iddianızdan vazgeçmezseniz andolsun, sizi mutlaka taşlayarak öldürürüz. Muhakkak bizden size çok acıklı bir işkence de dokunur." 19- Elçiler dediler ki "Sizin uğursuzluğunuz kendinizdedir. Nasihat edildiğiniz için mi bütün bu tehditler? Hayır! Siz haddi aşan bir topluluksunuz." 20- O şehrin en uzak yerinden koşarak bir adam geldi "Ey kavmim! Uyun o gönderilmiş elçilere." dedi. 21- "Uyun, sizden tebliğlerine karşılık hiçbir ücret istemeyen o kimselere. Onlar hidayete ermiş zatlardır. 22, 23- Ben, beni yaratana neden kulluk etmeyecekmişim? Siz hepiniz ancak O'na döndürülüp götürüleceksiniz. Ben, O'ndan başka tanrılar edinir miyim? Eğer o çok esirgeyici Allah bana bir zarar vermeyi dilerse ilahlarınızın iddia ettiğiniz şefaati bana hiçbir şekilde fayda vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar. 24- Şüphesiz ben o takdirde mutlak apaçık bir sapıklık içinde olurum. 25- Şüphesiz, ben Rabbinize iman ettim. işte bunu benden duyun." 26, 27- O zatı taşlayarak şehit ettiler. O'na "Gir cennete!" denildi. O da "Ne olurdu, kavmim Rabbimin beni mağfiret ettiğini, bana cenneti ikram ettiğini bilseydi ve tasdik etseydi." dedi. 28- O'nun öldürülmesinden sonra kavminin üzerine azap oIarak gökten hiçbir ordu indirmedik, indirecek de değildik. 29- Onların cezası sadece korkunç bir ses oldu. Artık hemen hayatları sönüverdi. 30- Kendilerine herhangi bir peygamber ve elçi geldiğinde mutlaka O'nunla alay eden o kullara yazıklar olsun! 31, 32- Kendilerinden evvel nice nesilleri helâk ettiğimizi, onların bir daha bunlara dönüp gelemez ümmetler olduklarını müşrikler görür gibi bilmediler mi? Onların hepsi de, muhakkak toptan bizim huzurumuza getirileceklerdir. 33- Canlandırdığımız ölü toprağın içinden çıkan tanelerden yiyip duruyorlar. öldükten sonra dirilme hususunda bu misal onlar için bir ibret, bir delildir. 34- Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından içlerinden pınarlar fışkıran nice bostanlar yaptık. 35- Bütün bunlar Allah'ın yarattığı mahsulden ve kendi emekleriyle yaptıklarından yemeleri içindir. Hâlâ şükretmeyecekler mi? 36- Yerin bitirmekte olduğu şeylerden, insanların kendilerinden ve daha bilemeyecekleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne kadar yücedir, münezzehtir. 37- Gece de onlar için kudretimizi gösteren bir delildir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çıkarırız. Bir de bakarlar ki karanlıkta kalıvermişler. 38- Güneş de kendi karargahında ekseni etrafında devamlı seyr eder. Bu, mutlak galip, her şeyi hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir. 39- Ay'a da kendi yörüngesinde menziller tayin ettik. Nihayet o, eski hurma salkımının sapı gibi bir hale döner. 40- Ne Güneş'in Ay'a yetişmesi ne de gecenin gündüzü geçmesi mümkündür. Her biri ayrı bir yörüngede yüzerler. 41, 42- Onların zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımış olmamız ve kendilerine bunun gibi binecekleri nice vasıtaları yaratmış bulunmamız onlar için kudretimize bir delildir. 43- Hâlbuki dilersek onları suda boğarız. O takdirde kendileri için ne bir kurtarıcı vardır ne de kurtulabilirler. 44- Sadece bizden bir esirgeme ve mukadder zamana kadar yaşamaları onları kurtarır. 45- Onlara "Önünüzdekinden ahiretten ve arkanızdakinden dünya felâketinden korkun ki, bağışlanasınız." denildiği zaman yüz çevirdiler. 46- Onlara ne zaman Rablerinin ayetlerinden herhangi bir ayet gelse, muhakkak ondan yüz çevirici olmuşlardır. 47- Onlara "Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden hayra harcayın." denilince o kafirler, iman edenlere şöyle dediler "Allah'ın, dileseydi yedireceği kimseye biz mi yedirecekmişiz? Siz apaçık bir sapıklık içindesiniz. 48- Eğer doğru sözlü iseniz, bu tehdidin ne zaman meydana geleceğini söyleyin?" 49, 50- Onlar birbiriyle çekişip dururlarken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir ses işlerini bitirir. O zaman ne vasiyet yapmaya ne de ailelerine dönmeye vakit bulurlar. 51- Sur'a üfürülmüştür. Artık onları kabirlerinden kalkıp Rablerine doğru koşup giderlerken görürsün. 52- O zaman şöyle derler "Eyvah bize! Uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı? Bu diriliş Rahman'ın vaat ettiği şey. Gönderilen peygamberler meğer doğru söylemişler." 53- Bu, sadece korkunç bir sestir. Artık onlar toptan ve derhal huzurumuza getirilmişlerdir. 54- İşte bugün kimse en küçük bir haksızlığa uğramaz. Ancak yapmakta olduğunuzun karşılığını görürsünüz. 55- Şüphe yok ki bugün cennet yâranı pek güzel bir zevk ve eğlence içindedirler. 56- Kendileri de, hanımları da cennet gölgelerinde, tahtlarının üstüne kurulup dayanmışlardır. 57, 58- Orada taze meyveler ve temenni edecekleri her şey onlarındır. Çok esirgeyici Rablerinden onlara bir selam vardır. 59- O gün kâfirlere seslenilir "Ey günahkârlar, bugün siz müminlerden ayrılın!" 60, 61- "Ey Âdemoğulları "Şeytana tapmayın. Çünkü o, sizi Rabbinizden ayıran bir düşmandır. Bana ibadet edin. İşte dosdoğru Yol budur." diye size emretmedim mi? 62- Andolsun ki şeytan sizden birçok halkı saptırmıştı. O vakit niçin akıl etmiyordunuz? 63- İşte bu, öteden beri tehdit edilegeldiğiniz cehennemdir. 64- Küfür ve inkârda ısrar edişinize mukabil girin oraya!" 65- O gün ağızlarının üstüne mühür basarız. İşledikleri her şeyi elleri söyler, ayakları ve diğer uzuvları da şahitlik eder. 66- Hâlbuki dileseydik, dünyada iken gözlerini silme kör yapardık da yolda koşuşup kalırlardı. Artık nasıl göreceklerdi? 67- Yine dileseydik, en dirâyetli oldukları yerde suratlarını değiştirip bambaşka çirkin bir hâle çevirirdik. Kurtulmak için ne ileri gitmeye ne geri dönüp gelmeye güçleri yeterdi. 68- Kime uzun ömür verirsek onun yaratılışını tersine çevirir ihtiyarlığında gücünü aIırız. Bunu da mı akıl edemiyorlar? 69- Biz Resul'ümüze şiir öğretmedik. Bu O'na zaten yakışmaz. O kitap sadece bir öğüt ve hükümleri açıklayan bir Kur'an'dır. 70- Diri olan kimseleri uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye bu Kur'an indirildi. 71- Onlar için ellerimizin yaptığı nice hayvanlar yarattığımızı ve onlara sahip bulunduklarını görmediler mi? 72- Biz onları kendilerine boyun eğdirdik. işle bunlardan bazıları binekleri, bazıları yiyecekleridir. 73- Bunlarda kendileri için daha nice menfaatler ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmezler mi? 74- Onlar Allah'ı bırakıp güya kendilerine yardım edilir ümidiyle başka ilâhlar edindiler. 75- Ki bunlar onlara asla yardım edemezler. Bilakis kendileri o ilâhları muhafaza için hazırlanmış askerlerdir. 76- Habibim! Kâfirlerin lâkırdısı seni üzmesin. Şüphesiz onların neleri gizlemekte, neleri açığa vurmakta olduklarını biliyoruz. 77- İnsan, kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmedi mi ki, şimdi bize apaçık bir düşman kesildi? 78- Kendi yaratılışını unutarak bize bir misal getirdi "Bu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" dedi. 79- Habibim! De ki "Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı hakkıyla bilendir." 80- Size yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. İşte bakın, ateşi ondan çakıp alıyorsunuz. 81- Gökleri ve yeri yaratan Allah, onları mahvettikten sonra onların benzerini yaratmaya kadir değil midir? Elbette kadirdir. O, bütün kâinatı yaratan ve her şeyi hakkıyla bilendir. 82- Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emir olarak "Ol" demesi yeter. O da oluverir. 83- O hâlde her şeyin mülkü, tasarrufu ve kudreti kendi elinde bulunan Allah'ın şanı ne kadar yücedir, münezzehtir. Siz ancak O'na döndürülüp götürüleceksiniz.
ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ne için okunur