Read Prof. Yaşar Nuri Öztürk: Allah ile aldatmak by blackauge on Issuu and browse thousands of other publications on our platform. Oysaki ayetin vermek istediği sadece bu değildir Evin İnsanhayra dua ettiği gibi şerre de dua edip (durmaktadır. Kendisi için iyi mi olur, kötü mü olur bilmeden, her şeyi ısrarla arzulamaktadır). Zira insan pek aceleci olmakta (birtakım hayal ve heveslerine kavuşmak, hem de bazı sıkıntı ve sorunlarından bir an evvel kurtulmak hususunda çok sabırsız davranmakta)dır. annem musait mesajidir. mesaj falan bilmem de para vermeleri gerektiği kesin. "küfür yemek istiyorum." mesajı vermekteler. bir insan, kullandığı bir arabanın temel bir parçasına neden sırf gürültü için özellik yaptırır? üstelik gaz pedalına her bastığında daha da artan bir gürültü. yanımdan egzoz gürültüsü yapan Kategoritartışma:Yaşayan insanlar. Burası Yaşayan insanlar adlı kategori üzerindeki değişikliklerin konuşulduğu tartışma sayfasıdır. Bu kategorinin ismi bence "hayattaki kişiler" ve "hayatta olan kişiler" olmalı, yaşayan insanlar kulağa biraz tuhaf geliyor. Her insan yaşar değil mi? Kitaptaki ilk hikayenin başlığı, aynı zamanda kitaba da ismini veren, "İnsan Ne İle Yaşar? ", ikinci hikaye "İnsanın Ne Kadar Toprağa İhtiyacı Var?" ve sonuncusu " Bey ile Uşağı" özünde her üç hikayenin de vermek istediği mesaj birbirine oldukça yakın, ancak bu iletileri farklı yollardan okuyucuya ulaştırıyor yazar Vay Tiền Nhanh. Sayfa İçeriği Sosyal İçerikli Sözler Kısa, Sosyal İçerikli Sözler Facebook, Sosyal Mesaj İçerikli Sözler, Sosyal Mesajlar Veren Eğitici Sözler, Sosyal Mesaj İçeren YazılarBu güzel sayfamızda sizler için en güzel sosyal içerikli sözleri hazırladık. Sayfamızdaki sosyal mesaj içeren güzel sözleri facebook, twitter ve whatsapp ile sevdiklerinizle Emeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın, sermayesi din olanın; rehberi şeytan olmuştur. Yunus EmreAdalet, mülkün temelidir. Hz. ÖmerBir şeye sahip olmak değil, layık olmak ruhun güzelliğidir. Socrates Hırs ile mutluluk, birbirlerini hiç görmezler. Benjamin FranklinAşk, gözle değil, ruhla görülür. ShakespeareŞefkat, kalbi aydınlatmakla kalmaz, kalbi de ısıtır. LamartinéEn mükemmel adalet, vicdandır. Victor HugoKılıcın yapamadığını, adalet yapar. Kanunî Sultan Süleymanİyi olmak kolaydır, âdil olmak zordur. Viktor HugoSadelik, iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur. TolstoyKötü huyu âdet edinme, kökleşir. Hz. Mevlanaİffet, kadınların süsü, erkeklerin üstünlük şiârıdır işaretidir. Hz. AliDedikodu, basit ruhlu insanların eğlencesidir. CorneilleTasavvuf, Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmaktır. Cüneyd-i BağdâdîDostları çoğaltmak, zekâ inceliğidir. Fudayl bin İyazŞefkat öyle bir dildir ki, sağır da duyabilir, kör de okuyabilir. Mark TwainTasavvuf, güzel ahlâktan ibârettir. İmam-ı KettânîHiçbir şeye cesaret etmeyen, hiçbir şeye ümit beslemesin. SchillerDoğruluğun en güzel meyvesi, ruh sükûnudur. Epikurosİnsan, kendisine bir mânâ vermeye çalışan tek mahlûktur. Albert Camusİyilik, insanları birbirine bağlayan altın zincirdir. GoetheKanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı. Hz. MevlanaSana yapılan haksızlıkları toza, iyilikleri mermere yaz. Benjamin FranklinCahille girme münakaşaya, ya sinirini zıplatır tavana ya da yazık olur adabına. MevlanaGüzel ahlâk, cömertlik, bağışlayıcılık, sabır ve tahammüldür. Hasan-ı BasriDavranışlar, kelimelerden daha fazla konuşur, daha çok şey ifâde eder. Oscar WildeTerbiyenin gâyesi, insanlarda bulunan kabiliyetleri geliştirmektir. Eflatun İnsanlar, kötülüğü istediği için değil, vicdanları zayıf olduğu için yapar. John Stuart MillMilletlerin gelenekleri başka başkadır, fakat iyilik her yerde birdir. Heinrich HeineMaddî hayata tapanlar, deniz suyu içenlere benzerler, içtikçe susuzlukları artar. Muhiddin-i Arabîİnsanların fıtratları birbirine benzer, onları ayrı kılan şey alışkanlıklarıdır. KonfiçyusEn faziletli insan, rûhen yükselmeye çalışan, en mutlu insan da yükseldiğini duyandır. SocratesZekânın karşısında insan ezilir. İyi davranış ve şefkat karşısında ise diz çöker. Dale CarnegieEmeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın, sermayesi din olanın; rehberi şeytan olmuştur. Yunus Emreİyi insan, güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen adamdır. ConfuciusBenlik davasını bırak, muhabbetten olma ırak, sevgi ile dolsun yürek, hoşgörülü olmaya bak. Yunus EmreKeremi takvâda, zenginliği yakînde ilimde, marifette, bilgide ve şerefi tevâzuda bulduk. Hz. Ebû Bekirİnsanın iyisi, ruhunun yeteneklerini mükemmellik ve doğru ahlâkla uyum içinde, sürekli eyleme döken kişidir. AristoBirçok kimseye dostluk gösterdim. Onlardan bir dostluk görmedim. Yine de dostluktan vazgeçmedim. Hz. AliSevgi ve karakterin olmadığı yerde ne büyük insan, ne büyük sanatkâr, ne de büyük mücadele adamı vardır. BeethovenVatan sevgisinden maksat, toprağa değil, onun üstünde yaşayan insanlara duyulan sevgidir. Namık KemalBir insan, dindar bilindiği halde, ahlâklı değilse, ya bâtıl bir inanca din adı vermektedir, ya da sahtekârdır. F. BrandleyKimseden sana kötülük gelmesini istemiyorsan, fena söyleyici, fena öğreticisi, fena düşünceli olma. Hz. MevlanaNice âlimler vardır ki, hakikî bilgiden, hakikî irfandan nasipleri yoktur. Bunlar, bilgi hâfızıdır, bilgi sevgilisi değil. Hz. MevlanaÇocuklarına kıyan ülkelerin geleceği, çocuklarını yüce tutan çocuklarına değer veren ülkelerin elinde kalır. Hacı Bektaşi VeliMalını kaybeden bir şey kaybetmiştir. Şerefini kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir. Goethe Tolstoy’un “İnsan Ne İle Yaşar” adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “Yoksa bütün hakkını kaybedersin.” Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takâti. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz… Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!” Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev… Gözlerimiz midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha büyük… Bazı insanların 15-20 yıl boyunca ödemek kaydıyla faizli banka kredisi çekmesi neyin alametidir… Bazen insan, ömründen daha çok borç biriktirir. Bazen de elinde olan ama fark etmediği nimetleri, hoyratça harcar durur. Ve insan yaşlandıkça besler, gençleştirir arzularını. Biriktirdikçe hayata olan bağlarını artırır. Öyle bağlanır ki hayata, bir gün bu diyardan göçüp gideceği fikri zamanla yitip gider aklından… Tüketmeye de çok meraklıdır insan. Biriktirdiği paranın, eşyanın, malın-mülkün yanında zaman tüketir, söz tüketir… Benlik biriktirirken, benliğini tüketir… Sofraya koyabildiğimiz bir bardak çayın, zeytine, ekmeğe ulaşabilmenin bir zenginlik olduğunu ne zaman fark edeceğiz. Doldurabildiği bir cüzdanı olmasa da, bir evi muhabbetle, kanaatle dolduran bir kadının, akşamları evine gelen, ekmek getiren, eline sağlık diyen bir erkeğin, zenginlik olduğunu ne zaman anlayacağız? Gören bir gözü, tutan bir eli, yürüyen bir ayağı satın alamayacak ve kaybedince tekrar sahip olamayacak kadar aslında fakiriz hepimiz. Aldığı maaşı yetiremeyenlere, modayı takip edemeyenlere, evini beğenmeyenlere, mekanı dar bulanlara, çarşıda pazarda gezmeye eğlenmeye doyamayanlara, daha çok para için, hesabı daha fazla kabartmak için çırpınanlara da yeter toprağın altı. İhtiraslarımız, bitip tükenmeyen arzularımız için, az bir toprağa ihtiyaç var sadece. Ha gayret, menzile çok az kaldı… Alıntıdır. Kırşehir’in tek Çerkez beldesi olan AKÇAKENT'TE doğdum. İş yaşamına 1984 yılında Ankara’da GALKON de Çelik Konstrüksiyon Teknisyeni olarak başladım. Daha Fazla... Haberler > Siz Farkında Olmasanız da Göz Bebeklerinizin Dışarıya Verdiği 13 Mesaj - 0730 Demek ki gözler sadece kalbin değil zihnin de aynasıymış... 1. Ne kadar derindeysek, gözbebeklerimiz o kadar büyüyor. Psikologlar, 1964 yılında yaptıkları bir deneyde, katılımcılara değişik zorluklarda görevler vererek, bu işleri yaparken gözbebeklerinin nasıl değiştiğini gözlemlemiş. Katılımcıların, ne kadar çok düşünüp kafa yorarlarsa, gözbebeklerinin de o kadar çok büyüyor olduğunu tespit etmişler. 2. Beyinle alakalı mesajları veren de gözbebeklerimiz. Filmlerde veya bazı ilk yardım haberlerinde mutlaka görmüşsünüzdür; doktor ya da acil yardım ekipleri özellikle başına darbe alan kişilerin gözüne ufak bir fenerle ışık tutar. Bunun sebebi, herhangi bir beyin hasarı durumunda ilk sinyali gözbebeklerimizin vermesidir. Normal beyin fonksiyonu olan birisinin gözlerine ışık tuttuğunuzda kişinin gözbebekleri yuvarlak, birbiriyle eşit büyüklükte olmalı ve ışıkla beraber küçülmelidir. 3. Zihinsel yük arttıkça… Psikologlar, gözbebeklerimizin verdiği bir başka ilginç mesajın da zihinsel yükümüzün artmasıyla ortaya çıktığını belirlemişler. Yapılan deneyde, katılımcılar kapasitelerinin %125'ini kullanmaya başladıkları durumlarda gözbebekleri otomatik olarak küçülmeye başlamış. Mesela, işe alım sırasında adayın zihinsel kapasitesinin işin gereklerini karşılayıp karşılamadığını öğrenmek amacıyla o pozisyondaki en ağır görevi vererek sonra gözbebeklerini inceleyin. Düşünmesi kolay ama uygulaması çok da kolay olmayan bir yöntem olurdu herhalde. 4. Yalan konusunda da ipuçları verir gözbebekleri. Yalan söyleyen kişi, yalan söylediği kişiyle daha az göz göze gelmeye çalışır. Genellikle konuşma süresinin sadece üçte biri kadar göz kontağı kurar. Erkekler, yalan söylerken yere doğru bakarken, kadınlar tavana doğru gözlerini kaydırırlar. 5. Negatif düşünceler… Zihnimizi negatif düşüncelere yoğunlaştırdığımızda ve olumsuz düşünceler denizinde yüzdüğümüz anlarda ise gözbebeklerimizin normale oranla çok daha küçüldüğü gözlemlenmiş. 6. Sevdiğimiz bir şeye baktığımızda… Gözbebekleri ile ilgi çekici bir detay da, dilimiz her ne kadar bir şeyi sevmediğini söylese de, bilinçaltımızda sevilen bir şey olarak yer edinmiş kişiye, objeye ya da manzaraya baktığımızda gözbebeklerimiz %45 oranına kadar büyüyor. Kısacası emri veren dilimiz değil, düşüncelerimiz oluyor. 7. Kullanılan uyuşturucu madde hakkında da söyleyecekleri var gözbebeklerinizin. Karşınızdaki insanın gözbebeklerine bakarak ne tür uyuşturucu kullandığını da anlayabilirsiniz. Alkol ve morfin türevi uyuşturucular gözbebeklerinin küçülmesine sebep olurken; kokain, LSD, extacy gibileri gözbebeklerinin büyümesine neden olur. 8. Pornografik görüntülere erkek ve kadın tepkileri. Yapılan bir başka deneyde, kadın ve erkekleri cinsel pozisyonlarda gösteren pornografik filmler, erkeklere gösterildiğinde gözbebeklerinin normal büyüklüklerinin 3 katına kadar çıkabildiği görülmüş. Aynı filmler kadınlara gösterildiğinde gözbebeklerindeki büyümenin erkeklerinkinden çok daha fazla olduğu gözlemlenmiş. 9. Acı çekilen durumlarda ise… Eğer yanınızda birisi canını fazlasıyla yakarsa eğer ve gözbebeklerine bakma şansınız olursa genişlediklerini görürsünüz. Bu sonuca ulaşmak için psikologlar, katılımcıların parmaklarına küçük elektrik şokları verdikleri bir deney yapmışlar ve katılımcıların gözbebeklerinin genişlediğini saptamışlar. 10. İlişkilerde de önemli bir rol oynar gözbebekleri. Örneğin hoşlandığı erkeğin yanında duran bir kadının gözbebekleri istese de istemese de otomatik olarak büyür. Erkek de bunu bilinçli olarak görse de görmese de bilinçsiz olarak algılar. Belki de bu nedenle, gözbebeklerimize uygun ortamı sunmak için, romantik buluşmalar hep mum ışığında yapılır. 11. Bir konuya atfedilen önemi de gösterir gözbebekleri. Karşınızdaki insana cevabı kolayca bilinebilecek bir soru sorduğunuzda, Mesela Bir yılda kaç ay vardır? gözbebeklerinin büyüklüğünde pek bir değişiklik olmadan cevap verdiklerini görürsünüz. Ancak ne zaman karşınızdaki insan sorunuza cevap verebilmek için ciddi ciddi kafa yorarsa gözbebeklerinin büyüdüğünü gözlemlersiniz. 12. Konuşulanlar ilgimi çekiyor’ mesajı. Genişlemiş gözbebekleri karşınızdaki insanın söyledikleriyle ilgilendiğiniz mesajını verir. İnsanlar yeni herhangi bir şey duyduklarında gözbebekleri başlangıçta genişler fakat dinledikleri konu ilgilerini çekmeye devam ederse büyümüş bir halde olmayı sürdürürler. Eğer konu pek ilgilerini çekmezse gözbebekleri normal boyutuna döner. 13. Gözbebekleri yalan söylemez. Profesyonel poker oyuncuları üzerinde yapılan deneyler, güneş gözlüğü ile oynayan bir oyuncuya karşı, diğerlerinin kazanma oranının çok daha düşük olduğunu göstermiştir. İyi bir eli olan oyuncu, istediği kadar ifadesiz dursun veya eli kötüymüş numarası yapsın, gözbebekleri heyecandan büyür. Karşı oyuncu bunu bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde algılar ve de ona göre bir sonraki hamleye karar verir. Deneyde eğer rakip, güneş gözlüğü takıyorsa, bu küçük avantaj büyük yenilgilere yol açmaktadır. Forumlar SDN Konu Dışı Konu Dışı Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız. İnsan Ne ile Yaşar? Konuyu başlatan myefsane Başlangıç tarihi 29 Ağustos 2008 Bu konuyu okuyanlar 1 Katılım 15 Eylül 2006 Mesajlar 6,951 Reaksiyon puanı 48 Puanları 48 İnsan Ne ile Yaşar? Bir zamanlar bir kralın aklına söyle bir düşünce geldi; -"Eğer bir işe ne zaman başlayacağımı; kimi dinleyeceğimi ve yapmam gereken en önemli şeyin ne olduğunu bilseydim, girdiğim her işi başarırdım." Dedi kendi kendine ve... Aklına böyle bir fikir düşünce, krallığın dört bir yanına, kim kendisine her iş için en uygun vakti, bu iş için en gerekli kişinin kim olduğunu ve yapılması gereken en önemli şeyin ne olduğunu öğretirse ona büyük bir mükafat vereceğini ilan etti. Bilgeler kralın huzurunda toplandı, fakat sorulara verdikleri cevaplar birbirinden tamamen farklı çıktı. İlk soruya cevap olarak; kimileri her hareketin doğru vaktini bilmek için önceden günlerin, ayların, yılların yer aldığı bir takvim hazırlamak ve sıkı sıkıya buna uyarak yaşamak gerektiğini söylediler. Ancak böylece, dediler; her şey tam zamanında yapılabilir. Diğerleri ise her hareketin doğru vaktine önceden karar verilemeyeceğini, kişinin kendisini boş eğlencelere kaptırmayıp, hep daha önce olmuş olayları izleyerek en lüzumlusunu yapabileceğini iddia ettiler. Bu defa başka bilginler de kral neler olup bittiğine ne kadar ederse etsin, tek bir kişinin her hareket için en uygun vakte karar vermesinin imkansız olduğunu; kralın, her şeyin en uygun vaktini tespitte ona yardım edecek bir bilge kişiler konseyi kurması gerektiğini söylediler. Fakat bu defa da başka bilginler; "Bir konseyin önünde beklemesi imkansız bazı şeyler vardır, bu işlerin yapılıp yapılmayacağına ancak tek bir kişi anında karar verebilir." dediler. "Buna karar vermek içinse neler olacağını önceden bilmek gerekir. Neler olacağını önceden bilenler de yalnızca kahinlerdir. Dolayısıyla her hareketin doğru vaktini bilmek isteyen, kahinlere danışmalıdır. İkinci soruya da aynı şekilde türlü türlü cevaplar geldi. Kralın en fazla ihtiyaç duyduğu, en gerekli kişiler bazılarına göre danışmanlar; bazılarına göre papazlar; bir kısmına göre hekimler; daha başka bir kısmına göre ise savaşçılardı. Üçüncü soruya, yani en önemli işin ne olduğu konusuna gelince; bazıları dünyadaki en önemli şeyin bilim olduğunu söyledi. Bir kısmı savaşta ustalaşmak; daha başkaları da dini ibadet dediler. Bütün cevaplar birbirinden farklı çıkınca, kral bunların hiçbirini kabul etmeyip kimseye de ödül vermedi. Ama hala doğru cevapları alamadığı için, bilgeliğiyle ünlü bir münzeviye danışmaya karar verdi. Münzevi, hiç ayrılmadığı bir ağaç kovuğunda yaşar, yanına sade halktan başkasını kabul etmezdi. Bu yüzden kral üstüne sade elbiseler giyerek kendisini halktan biri gibi göstermeye çalıştı ve yola düştü. Münzevinin kovuğuna yaklaştıklarında atından indi ve muhafızını da geride bırakıp yola devam etti. Kral yaklaşırken münzevi kovuğunun önüne çiçek tarhları kazıyordu. Kralı gördü, selamlayıp kazmaya devam etti. Münzevi mecalsiz ve zayıf birisiydi; küreğini toprağa her sokuşunda bir parçacık toprak çıkarıyor, soluk soluğa kalıyordu. Kral yanına gelip şöyle dedi - Ey bilge münzevi, size üç sorunun cevabını sormak için geldim. - 1-Doğru şeyi, doğru zamanda yapmayı nasıl öğrenebilirim? - 2-En fazla muhtaç olduğum, dolayısıyla diğerlerinden fazla ilgi göstermem gereken insanlar kimdir? - 3-En önemli ve her şeyden önce kendimi vereceğim işler nelerdir? Münzevi kralı dinledi, ama cevap vermedi. Avuçlarına tükürüp kazmaya devam etti. "Yoruldunuz." dedi kral, "Küreği bana verin de biraz dinlenin.". Münzevi, "Sağ olun" diyerek küreği krala verip yere oturdu. Kral iki tarh kazdıktan sonra durup sorularını tekrarladı. Münzevi yine cevap vermedi; bu defa ayağa kalktı, elini küreğe uzattı ve şöyle dedi -Biraz dinlenin; bir parça da ben çalışayım. Fakat kral küreği ona vermeyip kazmaya devam etti. Bir saat geçti, bir saat daha. Güneş, ağaçların ardından batmaya başladı; sonunda kral küreği toprağa saplayıp söyle dedi -Ey bilge kişi, senin yanına sorularıma bir cevap bulmak için geldim. Eğer cevap vermeyeceksen, söyle de evime gideyim". Münzevi, "Buraya koşarak birisi geliyor" dedi, "Bakalım kim?". Kral arkasına döndüğünde bir adamın koşarak kendilerine doğru geldiğini gördü. Adamın karnına bastırdığı ellerinin altından kan sızıyordu. Kralın yanına ulaşınca, kendinden geçercesine inledi, sonra da bayılıp yere düştü. Kral ve münzevi, hemen adamın üstündeki elbiseleri çıkardılar. Karnında büyük bir yara vardı. Kral yarayı elinden geldiğince yıkadı, mendiliyle ve münzevinin havlusuyla sardı. En sonunda kan durdu, adam kendisine gelince içecek bir şey istedi. Kral dereden taze su getirip ona verdi. Bu arada akşam olmuş hava soğumuştu. Kral, münzevinin de yardımıyla yaralı adamı kovuğa taşıyarak yatağa yatırdı. Yatağa uzanan adam gözlerini kapatıp derin bir uykuya daldı. Kral, koşuşturmadan ve yapmış olduğu işlerden öylesine yorulmuştu ki eşiğe çöktü ve uyuyakaldı; kısa yaz gecesi boyunca deliksiz bir uyku çekti. Sabah uyanınca nerede olduğunu, yatakta uzanmış ve canlı gözlerle dikkatle kendisine bakan yabancının kim olduğunu uzun süre hatırlayamadı. Kralın uyandığını ve kendisine baktığını gören adam; "Beni affedin" dedi, zayıf bir sesle. Kral "Sizi tanımıyorum, üstelik affedilecek bir şey yapmadınız ki" dedi. "Siz beni tanımıyorsunuz, ama ben sizi tanıyorum" dedi adam. "Ben, kardeşimi astırdığınız ve mallarını elinden aldığınız için sizden öç almaya yemin etmiş bir düşmanınızım. Tek başınıza münzeviyi görmeye gittiğinizi öğrendim ve dönerken yolda sizi öldürmeye karar verdim. Ama akşam olduğu halde dönmediniz. Ben de sizi arayıp bulmak için pusuya yattığım yerden çıkınca muhafızlarınıza rastladım,beni tanıyıp yaraladılar. Onlardan kaçtım fakat yaramdan çok kan akıyordu. Yaramı sarmasaydınız kan kaybından ölürdüm. Ben sizi öldürmek istedim, siz ise hayatımı kurtardınız. Eğer yaşarsam şimdiden sonra en sadık köleniz olup size hizmet edeceğim ve oğullarıma da aynı şeyi emredeceğim. Affedin beni." Kral, düşmanıyla bu denli kolay barıştığı ve onun dostluğunu kazandığı için çok mutlu oldu; onu affetmekle kalmayıp uşaklarını ve kendi doktorunu gönderip onun tedavisini yaptıracağını söyledi, ayrıca mallarını iade edeceğine de söz verdi. Yaralı adamla vedalaşan kral, kapının önüne çıkıp münzeviyi aradı. Gitmeden önce, sormuş olduğu sorulara cevap vermesini bir kez daha rica etmek istiyordu. Münzevi dışarıda, bir gün önce kazmış oldukları tarhlara çiçek tohumlarını ekiyordu. Kral ona yaklaştı ve söyle dedi -Sorularıma cevap vermeniz için size son defa yalvarıyorum! Yorgun dizlerinin üstünde çömelmeye devam eden münzevi, gözlerini kaldırıp krala baktı ve, "Cevabınızı aldınız" dedi "Nasıl aldım? Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu kral. "Anlayamıyorsunuz" diye cevapladı münzevi. "Dün eğer benim dermansızlığıma acıyıp şu tarhları kazmasaydınız, gidecek ve şu adamın saldırısına uğrayacaktınız ve yanımda kalmadığınıza pişman olacaktınız. Yani en önemli vakit, tarhları kazdığınız vakitti; en önemli kişi bendim ve en önemli işiniz bana iyilik yapmaktı. " "Daha sonra bu adam yanımıza koşarak geldiğinde, en önemli vakit onunla ilgilendiğiniz vakitti, çünkü eğer onun yaralarını sarmasaydınız, sizinle barışmadan ölecekti. Dolayısıyla en önemli kişioydu, en önemli iş de onun için yaptıklarınızdı. " "Bundan sonra şu gerçeği unutmayın; "Tek önemli vakit vardır, içinde bulunduğunuz an. O an en önemli vakittir, çünkü sadece o zaman elimizden bir şey gelebilir. En önemli kişi, kiminle beraberseniz odur, zira hiç kimse bir başkasıyla bir daha görüşüp görüşmeyeceğini bilemez; ve en önemli iş iyilik yapmaktır, çünkü insanın bu dünyaya gönderilmesinin tek sebebi budur. " Tolstoy 2 Katılım 25 Eylül 2007 Mesajlar 329 Reaksiyon puanı 2 Puanları 18 Lise çağlarındayken çok sevdiğim bir öğretmenimin ilk verdiği kitaptı bu. Hala durur... Daha önce okuduğum için tekrar okumadım ama güzel kitaptır. Sağol myefsane... 3 Katılım 22 Kasım 2007 Mesajlar 5,336 Reaksiyon puanı 2 Puanları 0 Çok güzel bir yazı paylaşım için teşekkürler.. Tolstoy'un okumuş olduğum bütün kitablarını hep beğenmişimdir. = Benzer konular Forumlar SDN Konu Dışı Konu Dışı Dışarıya adım atar atmaz o günün hikayesi şekillenmeye başlar. Yaşı, konumu ne olursa olsun dikkatimize çekilen her kişiden bir şeyler öğreniriz. Evren, karşımıza çıkan insanlar aracılığıyla mesaj yollar. İsterseniz bu konuya bir örnek üzerinden devam edelim. Çalışıp çabalayarak, emek harcayarak bir yerlere gelmiş bir insanı hayal edin. Şimdi de ayak oyunları ile bir yerlere gelmiş bir insanı hayal edin. Sonra bu iki kişi ile aynı iş yerinde çalışan başka bir kişiyi hayal edin. Fakat bu seferki biraz yoldan çıkmış olsun. 8-10 yıldır beklediği terfiyi alamadığı için sürekli söylensin. Hatta başarılı olan arkadaşlarının başarısı ile ilgili komple teorileri üretsin. Ayak oyunlarında başarılı olan arkadaşının ipliğini pazara çıkarsın. Sizce evren, bu kişinin karşısına sürekli başarılı insanları çıkartarak moralini bozmaya çalışıyor olabilir mi? Bence evrenin bu kişiye vermek istediği mesaj şudur; İşine odaklan, kendi başarı hikayeni kendin yarat!.Bu mesajı doğru algılamayan kişi, karşısına çıkan başarılı insanları rakip görmeye devam ettikçe kendi kazdığı kuyuya düşecektir. Çünkü sürekli dışarıya odaklanarak, işine yeterli zamanı ayıramayacak. Sonunda o çok beklediği terfiyi alması imkansızlaşacaktır. Evrenden gelen mesajı doğru algılayan bir kişi ise başarılı insanları her gördüğünde işini daha çok sahiplenecektir. Oynanan ayak oyunlarını kendine referans alarak dürüst yoldan yoluna devam edecek ve böylece herkesin güvenini kazanacaktır. Sonunda kolayca başarıyı elde gelen mesajlara negatif yorum kattığımızda şifre çözücümüzün yakıtında problem var demektir. İyi bir şifre çözücünün yakıtında kıskançlık, hırs, nefret oranı düşük, sevgi, huzur ve barış oranı yüksektir. Kıskançlık, nefret ve hırs oranı arttığı sürece evrenden gelen mesajlar doğru dışarıda bizi tehdit eden güçler yoktur. Fakat içeride gizlice bekleyen yaşamımızı kabusa çevirecek kıskançlık, nefret, hırs gibi güçler vardır. Onlara prim verdiğimiz sürece başarının gelmesi zaman alacaktır. Bu yüzden de bedeninizi, zihninizi, ruhunuzu arındırmak için elinizden geleni yapın ki evrenden gelen mesajları doğru algılayın. Her Daim Sevgi ve ve Yaşam Koçu Sibel

insan ne ile yaşar vermek istediği mesaj